12 Eylül 2016 Pazartesi

STEFAN ZWEIG - BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU



Özgün Adı: Brief Einer Unbekannten
Çevirmen: Ahmet Cemal
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Goodreads Puanı: 4,17

Arka Kapak:

  Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü  1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını  sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için  kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana,  beni asla tanımamış olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına  yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde "taraflar" değil, sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek  anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek  rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda "mutlak aşk" kavramının  şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!


Yorum:

 Üzerinde klasik yazan kitaplardan genel olarak uzak duran ben, bu kitabın bu kadar çok karşıma çıkmasına dayanamayarak okudum. İyi ki de okumuşum.

 Ortaokul ve lise yıllarında bize zorla okutulmaya çalışılan o kalın ve konusu oldukça derin olan klasiklerle hiçbir alakası olmayan bu kitap bir modern klasik. 

 Kısaca konusundan bahsetmek gerekirse; bir yazar olan R.'ye doğum gününde oldukça kalın bir mektup gelir. R. mektubu okumaya başladığında bizler de onunla birlikte okuyoruz. 


 Adını bilmediğimiz bir kadının çocuğu hastalıktan öldükten sonra platonik aşkına olan itiraflarını kağıtlara dökmesi aslında temel olay. Kadın yazarken kendisinin de hasta olduğunu ve çocuğunun bedeninin karşı koltukta yattığını bazı defalarda mektubun sahibine hatırlatırken tüyleriniz diken diken oluyor.

 Kadının aşkını gizli yaşamak uğruna ne zorluklarla karşılaştığını, kısa bir an olsun görebilmek için neler yaptığını okuduğunuzda şaşırıyorsunuz.

 Saplantılı bir aşk gibi görünebilen bu durumu kadın her defasında sevgisinin masumiyetini ve karşısındaki adamı ondan daha iyi tanıdığını kanıtlayarak ortadan kaldırıyor bence.

 Sayfa sayısı oldukça az olan bu kitabı bir oturuşta bitirebileceğinize inanıyorum ve en içten şekilde okumanızı diliyorum. Umarım siz de benim kadar beğenirsiniz. İyi okumalar dilerim.

Puanım: 5/5

"...çünkü yaş günü insanın kendi üzerinde düşündüğü bir gündür..."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder